Yalova‘nın Armutlu ilçesinde yaşanan trajik bir olay, hem denizde kaybolan iki kişinin akıbeti hem de olay yerinde görevini yapmak isteyen bir gazetecinin maruz kaldığı şiddetle gündeme geldi. Kanoyla denize açıldıktan sonra fırtınaya yakalanarak kaybolan Hüseyin Piner (33) ve Yücel Coşkun’un (28) yakınları, bu trajediyi haberleştirmek isteyen Demirören Haber Ajansı (DHA) muhabiri Zehra Baykal’a saldırdı. Bu olay, sadece bir gazetecinin fiziksel şiddete maruz kalması değil, aynı zamanda basın özgürlüğünün ve halkın doğru bilgilendirilmesinin önündeki engelleri de gözler önüne serdi.
Armutlu’da Başlayan Felaket
Olay, dün akşam saat 17.00 sıralarında Armutlu ilçesinin Dereağzı mevkisinde başladı. Hüseyin Piner ve mesai arkadaşı Yücel Coşkun, bir kano ile denize açıldı. Ancak Bozburun mevkisine doğru ilerlediklerinde, Tavşantepe bölgesinde aniden başlayan fırtına nedeniyle denizde kayboldu. Bu kaybolma olayı, yetkililerin yanı sıra yerel basının da dikkatini çekti.
Haber Takibinde Saldırı
Kaybolan kişilerin arama çalışmalarını haber yapmak amacıyla bölgeye gelen DHA Muhabiri Zehra Baykal, maalesef görevini icra etmek isterken kaybolan şahısların yakınlarının fiziksel saldırısına uğradı. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan ve kulağı ciddi şekilde hasar gören Baykal, ilk müdahalenin ardından Armutlu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Baykal, daha sonra kendisine saldıran kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmak üzere karakola başvurdu.
Baykal, yaşanan saldırıda kulağının küpesinin çekilmesi sonucu yarıldığını ve Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kulağına 8 dikiş atıldığını belirtti. Olayın ardından konuşan Baykal, yaklaşık 10-15 kişilik bir grubun kendisine saldırdığını ve bu kişilerin kaybolan şahısların yakınları olduğunu ifade etti.
Gazeteciye Yapılan Şiddetin Anlamı
Zehra Baykal, yaşadığı olayı şöyle anlattı: “Mikrofonu görünce, konuyu açıklamadan, benimle hiç muhatap olmadan üzerime saldırdılar. Biri boğazımı tuttu çekti, diğeri saçımı tuttu çekti. Öbürü kulağımı tutup küpemle birlikte çekti. Kulağım küpemle birlikte çektikleri için ikiye yarıldı. Yaklaşık 7-8 tane dikiş atıldı kulağıma. Vücudumun çeşitli yerlerinde zaten morluklar ve çizikler mevcut. Darp raporu alıp kendilerinden şikayetçi oldum.”
Baykal, olayın ardından yaptığı açıklamada, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla olay yerine gittiğini vurguladı. “Onlar yakınlarını, belki de kardeşlerini, çocuklarını arıyorlardı ama sonuç olarak ben de bir anne ve babanın evladıyım. Halbuki biz oraya onların sesi olmaya gitmiştik,” diyen Baykal, gazetecilerin görevlerini yaparken maruz kaldıkları şiddetin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Gazetecilere Yönelik Şiddet Son Bulmalı
Bu üzücü olay, basın mensuplarının sahada karşılaştıkları zorlukları ve riskleri bir kez daha gözler önüne serdi. Gazeteciler, toplumun doğru bilgiye ulaşması için gece gündüz demeden çalışıyorlar. Ancak böylesi şiddet olayları, basın özgürlüğüne ve demokrasinin temel değerlerine zarar veriyor. Gazetecilere yönelik saldırıların son bulması ve bu tür olayların faillerinin adalet önünde hesap vermesi, hem basın özgürlüğünün korunması hem de toplumun doğru bilgilendirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Zehra Baykal’ın yaşadığı bu acı olay, yalnızca bir gazetecinin maruz kaldığı fiziksel saldırı değil, aynı zamanda basın mensuplarının sahada karşılaştıkları tehlikelerin bir örneği olarak tarihe geçti. Gazetecilere yönelik bu tür saldırılar, toplumun bilgilendirilme hakkına ve özgür basının varlığına yönelik bir tehdit oluşturuyor. Umarız bu tür olaylar bir daha yaşanmaz ve basın mensupları, görevlerini güven içinde icra edebilirler.