5 Aralık 1934 tarihi, yalnızca Türk kadını için değil, dünya tarihindeki kadın hakları mücadelesi için de bir dönüm noktasıdır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış; böylece Türk kadını, Batı’nın birçok gelişmiş ülkesinden bile önce siyasi hayatta yerini almıştır. Bugün, bu büyük devrimin 90. yıl dönümünü kutluyoruz.
Eşitlik, Özgürlük ve Aydınlık Geleceğe Yolculuk
Dünya üzerindeki birçok kültürde ve toplumda kadınlar, yüzyıllar boyunca ikinci plana atılmış, hakları kısıtlanmış ve çoğu zaman insan onuruna yakışmayan muamelelerle karşı karşıya kalmıştır. Geçmişten günümüze, farklı coğrafyalarda kadınlar hakkında aşağılayıcı söylemler sıklıkla dile getirilmiştir:
- Rus kültüründe: “Her kadın bir damat için doğmuştur.”
- Alman atasözlerinde: “Yeryüzünde iki iyi kadın vardır: Biri daha doğmamıştır, diğeri ölmüştür.”
- Hint felsefesinde: “Kadın cehennemin baş kapısıdır.”
- Arap geleneklerinde: “Kadınlar yarı beyinlidir; saçı uzun, aklı kısadır.”
- Yahudi toplumunda: “Bir erkeğin istemeyeceği üç şey: Bahçesinde yaban ot, şarabında sirke ve evlatları arasında bir kız.”
Bu tür söylemler, yalnızca toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekle kalmamış, kadınların sosyal ve ekonomik hayattan dışlanmasına da sebep olmuştur. Osmanlı toplumunda da kadın, genellikle “erkeğin elinin kiri” olarak görülmüş; eğitim, meslek ve sosyal haklardan mahrum bırakılmıştır.
Atatürk ve Türk Kadınına Verilen Değer
Mustafa Kemal Atatürk, toplumların ilerlemesinde kadının rolünü her zaman ön planda tutmuş ve kadına hak ettiği değeri vermeyi bir devlet politikası haline getirmiştir. Ona göre, bir milletin yükselmesi ancak kadın ve erkeğin eşit fırsatlara sahip olmasıyla mümkündür. Bu nedenle Atatürk, daha Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren kadınların toplumdaki yerini güçlendirmeye yönelik adımlar atmıştır.
Atatürk, kadın haklarına ilişkin şu sözleriyle hem Türk kadınına hem de dünya kadınlarına ilham vermiştir:
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
Bu yaklaşım, sadece bir sözde kalmamış; yasal düzenlemelerle hayat bulmuştur. 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile kadınlar, birçok hakka kavuşmuş; 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınmış; nihayetinde 1934 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle genel seçimlerde oy kullanma ve milletvekili seçilme hakkına sahip olmuşlardır.
Türk Kadınının Başarıları
Bu devrim niteliğindeki adımlar, Türk kadınını sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta aktif bir konuma taşımıştır. Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri, 1935 seçimlerinde Meclis’e girmiş ve kadın temsil oranı %4.5 gibi dönemin dünya ortalamasını aşan bir düzeye ulaşmıştır. Aradan geçen yıllarda, Türk kadınları; bilimden sanata, spordan siyasete, eğitimden iş dünyasına kadar birçok alanda ulusal ve uluslararası başarılara imza atmıştır.
Kadına Saygının Önemi
Bugün, dünya genelinde hâlâ toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi devam etmektedir. Birçok toplumda kadınların eğitim, çalışma ve sosyal hayata katılım oranları istenilen seviyede değildir. Ancak Atatürk’ün mirası, Türk kadınının geleceği için sağlam bir temel oluşturmuştur.
Osmanlı toplumunda “yerde sürüklenmeye” mahkûm edilen kadın, Cumhuriyet ile birlikte “omuzlar üzerinde göklere yükselmiştir.” Bu durum, yalnızca Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün değil, aynı zamanda Türk milletinin kadınlarına olan inancının ve saygısının bir göstergesidir.
Yolumuz Atatürk’ün Yoludur
Mustafa Kemal Atatürk, “Yeryüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir” diyerek, kadınların toplumdaki hayati rolünü vurgulamış ve Türk milletine çağdaş uygarlık yolunda rehberlik etmiştir. Bugün, bazı çevrelerde Atatürk’e ve onun devrimlerine yönelik eleştiriler olsa da bu mirasın değeri, Türk kadınının yaşamındaki yeri ve öneminde apaçık görülmektedir.
Cumhuriyet’in aydınlık yüzü olan kadınlarımızın, hayatın her alanında eşitlik, hak ve özgürlükle yücelmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e minnettarız. Türk milleti olarak, onun gösterdiği yolda kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz.
Namus sözümüzdür: Atatürk’ün yolu yolumuzdur!